Eski Yazılarım 5 (15.12.2015) (KABİLİYETLERİNİN PEŞİNDEN GİT )

KABİLİYETLERİNİN PEŞİNDEN GİT (15.12.2015)

‘Bediüzzaman’ unvanının Risale-i Nur’a ait olduğunu söyler Bediüzzaman! ‘Bedi’ eşsiz,özgün mânâlarına geliyor. Risale-i Nur’un beni her konuda çok etkilemesinin sebebi bu. Alışılagelmişin dışında, kendine ait özgün ve çok etkili açıklamalar getiriyor olması. Bir tanesi de dua meselesi…
Duayı üç çeşide ayırır. Ve çoğunlukla kabule mazhar olan en kuvvetli sınıfı olarak ‘istidad lisanı’ ile yapılan dua olduğunu söyler. İstidad, bir şeyin oluşması için Allah’ın koyduğu fıtrî meyil,kabiliyet mânâsına geliyor. Bunu da bir dua çeşidi olarak zikrediyor Bediüzzaman.
Mesela bütün çekirdekler, tohumlar bu istidad diliyle dua ederler ki: “Senin nukuş-u esmanı mufassal göstermek için, bize neşv-ü nema ver, küçük hakikatımızı sünbülle ve ağacın büyük hakikatına çevir.” Yine su, ısı, toprak ve ışık, çekirdek etrafında bir vaziyet alarak “Bu çekirdeği ağaç yap, yâ Hâlıkımız!” diye dua ederler kabiliyetleri diliyle. Yani ağacın oluşması da bir duanın kabulüdür esasında.Hatta Bediüzzaman işi daha da genelleştirir: “Bütün kâinattan dergâh-ı İlahiyeye çıkan bir duadır.” Yani kainatta olan her şey, esasında istidad lisanıyla yapılan duaların kabul edilmesidir. Kabiliyetlerin, tatbik edilmesidir.
Namaz sonrası ellerimizi açıp, dilimizle yaptığımız dualar gibi değildir bu dualar. İstidad lisanıyla yapılan duayı, Allah büyük çoğunlukla kabul eder. Mesela çekirdeğe yanındaki ışık,ısı,toprak ve su ile birlikte ağaç olma kabiliyeti vermiştir.Ve ekseriyetle bu duayı kabul edip ağacı yaratır Allah.Neden kabiliyet dili bu kadar kuvvetlidir?
Çünkü o kabiliyeti onlara verende O’dur. Ağaç yapmasa, kabiliyet hep kabiliyet olarak kalsa abes olur. O zaman niye verilmiştir. Kabiliyetlerin yaratılma amacı, kabiliyete uygun işi ortaya koymaktır. İşin ortaya çıkmadığı kabiliyetler bir işe yaramaz. Kabiliyetlerin kendi başına bir değeri yoktur.Ancak fiil boyutuna çıkabilirse anlam kazanır…
Çekirdeklerin ettiği duada ağaç olmak istemelerinin sebebi olarak “nukuş-u esmanı mufassal göstermek için” tabiri vardı. Esma, isimler demek. Yani kabiliyetini fiile dönüştürmek istemesinin sebebi Allah’ın isimlerinin nakışlarını göstermektir. Zaten tüm varlık, esmanın nakışlarından ve yansımalarından ibaret. Yani denilebilir ki eğer fiile çıkmayan kabiliyetler anlamlı olsaydı belki varlıkta olmazdı. Gizli, bilinmeyen hazinelerin hep gizli kalması abes olmasa belki kainatın hikayesi hiç başlamayacak idi. Cemal ve Kemâl’in gizli kalması abes olurdu…
Bir mutfak robotu için bir kod yazıldığını düşünün.Ama sonra o kod ile bir mutfak robotu yapılmasın.Ne anlamı olur?Kod tek başına bir anlam ifade etmez.Hikmetsiz olur.Evet çekirdek ancak ağaç olması için yaratılmıştır.
Allah’ın çekirdekler ve bitkiler başta olmak üzere kainata koyduğu bu kanun insanlar içinde dersler içeriyor.Bize de çeşitli kabiliyetler, kodlar vermiş Rabbimiz.İnsanın vazifelerinden biri esmayı üzerinde parlatmak.İşte biz bu kabiliyetlerimizi O’nun rızası yolunda fiiliyata çıkarmakla, kabiliyetlerimizi abesiyetten kurtarabiliriz.Yoksa bu kabiliyetleri fiile çıkarmaya çalışmazsak, hem kabiliyetlerimize hem kabiliyetlerimizi verene ihanet etmiş oluruz.Yapabiliriz/yapamayız ayrı konu…Bazen imtihan veya hikmeti gereği fiillere izin vermez Rabbimiz.Ama biz o yolda çalışmakla mükellefiz…
Yalnız bazen kabiliyetlerin önünde engeller olur. Çimlenmesini engelleyen durumlar çıkabilir. Çekirdek yanlış toprağa ekilirse, kabiliyetleri inkişaf etmez. Öyleyse çekirdeğin toprağı/ortamı değiştirilmelidir. İnsanın da önüne kabiliyetlerini fiile dökmek yolunda engeller çıkıyorsa, ortamını değiştirmelidir. Hele en kuvvetli duanın “istidad lisanıyla” olduğu dersini yeryüzünden alan biri bu değişiklikleri istemese de yapmalıdır. Kabiliyetlerin peşinden gitmek, önündeki engelleri kaldırmak, alıştığı ortamını değiştirmek insana zor gelir. Ama fıtrat kuralları bunu ister. Programın neyse o yönde ilerlemen gerekliliği, fıtrî bir emirdir…
Başta nefsime ve herkese, kabiliyetlerini Allah için fiiliyata geçirmek yolunda mücadele etmesini tavsiye ederken sonuçlarla ilgilenmemesi gerektiğini de hatırlatırım. Başarı potansiyelin fiil olmak yolundaki çabasıdır. Yoksa Cenab-ı Hakk’ın rızası “kesret-i etba ve fazla muvaffakiyetle” kazanılmaz. Çekirdeğin başarısı meyvedar bir ağaç olmaktır, meyvelerinden kaç kişinin yediği bilgisi değildir… Yapmamız gereken zaten sahip olmak için bir bedel ödemediğimiz kabiliyetlerimizi yoktan yaratıp bize emanet edenin rızası için, ama sadece O’nun rızası için, o emanet kabiliyetleri fiile dökmeye çalışmaktır. Fiili dualarımızı “istidad lisanı” seviyesine yaklaştırmaya çalışmaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yazılarım 1 (02.09.2015) (Hawking'e Cahil Demek 1)

Eski Yazılarım 2 (16.09.2015) (Hawking'e Cahil Demek 2)