Eski Yazılarım 4 (06.10.2015) (Hayvan Kafası Kesmek ve Sonsuz Merhamet)

HAYVAN KAFASI KESMEK VE SONSUZ MERHAMET! (06.10.2015)

Küçüklüğümden beri Kurban Bayramlarını çok fazla kesim alanında geçirdiğimi söyleyemem. Dolayısıyla kafa kesim anlarına pek şahit olmadım. Fazla kan veya ceset görmemiştim. Tâ ki bu bayrama kadar…
Geçtiğimiz bayramda hiç görmediğim kadar ceset, kan, kafa kesimine şahit oldum. Gerçekten başlarda bir hayli zordu. Pek çok canlı boğazı kesilerek gözlerimin önünde can veriyordu. Kanlar akıyor, cesetler parçalara ayrılıyordu. Niye kesiliyordu ki hayvanlar?
Merhamet-i İlâhiye’nin şefkatinden taşmamam gerektiğinin farkındaydım.Ama cevaplarda aklın gıdasıydı. Aslında kurban olan hayvanlara cismani bir vücud verilip, ebedi cennetle ödüllendirildiklerini biliyordum. Hem ortada bir zulüm olmadığından, teorik olarak emindim. Rabbimin sonsuz merhametli olduğuna, Risale-i Nur’dan aldığım derslerle defalarca kez iman etmiştim.
Bu noktada Bediüzzaman’ın “İmanı, ona bir emniyet-i tâmme verir” (1) diyerek yaptığı mü’min tarifini düşündüm ve iman etmeyenlere bir kez daha acıdım. Dünya, onlar için tam bir idam salonu idi.Onların gözünde bütün canlılar yok olmayı bekleyen yetimler, “Hayvan ve insan ise ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklar” idi. Oysa ben bu dünyanın hayvanlar için de bir vazife meydanı olduğunu ve ölümlerinin, bu vazifelerden terhis olmaktan ibaret olduğunu öğrenmiştim ve bunun rahatlığını da yaşıyordum. Bu açıdan iman nimeti için bir kez daha şükrettim.
Ama tüm bunlarla birlikte, gördüğüm manzaralar çok dehşetli geliyordu bana… Hayvanların hali şefkatime dokunuyordu. Sonsuz merhamet buna nasıl izin verirdi? Bir izahı olmalıydı…
Bu noktada şunu da söyleyeyim: “Filistinliler katledilirken katliam demiyorsunuz.” veya “Hristiyanlarda hindileri kesiyor.” tadında söylemleri, İslam düşmanlarının iki yüzlülüğünü ve art niyetliliğini ortaya çıkarması adına kabul edebiliyorum. Ancak bu bizim ibadetimizin zulüm olmadığını açıklamaya yetmiyor. Kendi doğrularını, başkalarının yanlışlığıyla açıklamak ciddi bir zayıflık alameti bence… Filistinlilerin katledilmesi, bizimde hayvanlara acı verebileceğimiz anlamına mı geliyor? Elbette hayır… Peki hayvanlara acı mı veriyoruz? Bir bakalım…
İlerleyen saatlerde çok hayret ettiğim manzaralar yaşamaya başladım… Belki daha önce çok şahit olmuştum bu manzaralara… Ama Rabbim -kafamdaki sorular sebebiyle olsa gerek- rahmetiyle ülfeti kırmamı sağlamıştı… Manzara tam olarak şuydu:
Kafası kopmuş ve cesedi ortada olan kanlar içindeki bir koyunun sadece biraz gerisindeydi diğer canlı koyunlar… Ama enteresan bir hâl vardı onlarda… Biri, önündeki kaptan keyifle su içiyordu. Ötekiler önlerindeki yemlerden yemek için birbiriyle yarışıyordu… Birbiriyle oynaşanları gördüm… Çiftleşmeye çalışan bile vardı… Herbiri şu durumda bile zevkle yaşıyordu… Herşey normal gibiydi onlar için…
Şaşırdım, sonra düşündüm; insan için aynı sahne sözkonusu olabilir miydi?Arkadaşım yanımda boğazlansaydı ve gün içinde benimde boğazlanacağımı bilseydim, bırakın yanıma koyduğunuz en güzel yemekleri yemeyi, psikolojik krizler geçirmeye başlar, havaleler geçirirdim…Oysa koyunlar gayet rahat ve mutlulardı…
Özellikle keyifle su içen koyuna dikkat ettim. 3 dakika önce gözlerinin önünde arkadaşlarından birinin kafası kesilmişti… Belki 3 dakika sonra da kendisi kurban edilecekti… Ama ne 3 dakika öncesi ve ne de 3 dakika sonrasını takmadığını gördüm… Büyük bir keyifle su içiyordu… O an, Bediüzzaman’ın şu ifadeleri beynimde şimşek gibi çaktı:
“Hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir.Lezzetini tam alır. Rahatla yaşar, yatar. Hâlıkına şükreder.” (2)
Gördüğüm de tam olarak buydu. Evet ortalık kan revan içindeydi. Her tarafta kelleler ve ölü hayvan bedenleri vardı. Ama asla zalimlik bir durum yoktu.Çünkü Rahmet-i İlâhiye, hayvanların aklını almıştı! Aklı olmadığı için hayvanlar, 3 dakika öncesinin elemini duymuyor, 3 dakika sonrasından endişelenmiyor ve yeme, içme keyfine aynen devam ediyorlardı. Hatta kesilmesine saniyeler kala, bıçağın kenarı ile boğazı okşanmasına rağmen hayvan çırpınmıyor, feryad etmiyor, sesini çıkarmıyordu. Şefkat-i İlahiye, 3-4 saniye sonrasının bile elemini çektirmiyordu onlara…
“Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, birşey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister, fakat o his dahi gider. O elemden de kurtulur”
Günüm, “zulüm var mı yok mu?” sorularıyla başlamışken, Rabbimin gösterdiği canlı manzaralarla kesim alanı bir şefkat manifestosuna dönmüştü benim için.
Çok enteresan şekilde su ve yemekle keyiflenen hayvanların yanında, hayvan kesimlerini görüp yüzünü buruşturan, ve hatta gözlerinden yaşlar akan insanlar gördüm… Ne enteresan! Kesilenler günü lezzetle geçirirken, kesenler elem çekiyordu… Peki bize elem çektiren neydi?Bediüzzaman şöyle devam ediyor:
“Fakat ey insan! Senin, mazi ve müstakbelin, akıl cihetiyle bir derece gaybilikten çıkmasıyla, setr-i gayptan hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun. Geçmişten çıkan teessüfler, elim firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler, senin cüz’i lezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür.” (2)
Evet insana elem çektiren, geçmiş ve gelecekle alakadar olmasına sebep olan aklıydı. Ve gafletle hayvanları da kendisi gibi düşününce, hayvan adına elem duymaya başlıyordu. Oysa kesim alanında mutlu olan taraf hayvanlardı…
Pek çok noktada aydınlanmama vesile olan Bediüzzaman, elhamdülillah bir kez daha aklımı doyurmuştu… İnsanın bu dünyada zevk almak noktasında hayvan kadar olamayacağını hatırladım. Ve kurbanın hayvanlara elem vermediğine şahit olarak ve şefkat manzaralarının videolarını çekerek geçti günüm…
Ve anladım ki bize acı veren, cahilcesine bir empatiydi sadece…
Kesim alanından bir video :  https://www.facebook.com/OsmanBulut571/videos/10153657232224776

(1) Risale-i Nur |İman ve Küfür Muvazeneleri | 3.Söz
(2) Risale-i Nur |Asa-yı Musa | Üçüncü Mesele

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yazılarım 5 (15.12.2015) (KABİLİYETLERİNİN PEŞİNDEN GİT )

Eski Yazılarım 1 (02.09.2015) (Hawking'e Cahil Demek 1)

Eski Yazılarım 2 (16.09.2015) (Hawking'e Cahil Demek 2)